Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi
Mail: bilgi@ibrahimcanter.com
Logo

Adres

Bağdat Cd. No:144 D:5 Çınar Apt. 34724 Feneryolu, Kadıköy, İstanbul

Telefon Numaralarımız

+90 532 342 00 31

+90 216 599 09 88

bilgi@ibrahimcanter.com

bilgi@ibrahimcanter.com

bilgi@ibrahimcanter.com

Meme Büyütme

Meme (göğüs) büyütme ameliyatları 1970’li yıllarda ABD’de silikon protez teknolojisinin gelişmesi ve meme protezi olarak kullanılmasıyla başlamıştır. Sonraki yıllarda ihtiyaca binaen ve protez üretim teknolojindeki gelişmeye de paralele olarak daha dayanıklı ve hastaların ihtiyaçlarına daha iyi cevap veren protezler üretilmeye başlanmıştır.

Hastalar arasında yapılan anketler meme (göğüs) büyütme ameliyatlarının hasta memnuniyetinin en yüksek olduğu cerrahi işlem olduğunu ortaya koymaktadır.

Meme (göğüs) büyütme ameliyatları esnasında memeye hacim kazandırılırken aynı zamanda şekli de düzeltilir. 

Hastaların istekleri ve vücut yapıları (boyu, kilosu, göğüs kafesinin çekli ve çapı, meme dokusunun miktarı ve kalitesi, cilt yapısı) farklı olduğundan ihtiyaç duydukları protezler de farklılık gösterir. Meme (göğüs) büyütme ameliyatlarında en belirleyici etken uygulanacak protezin hacmi olarak düşünülse de günümüzde aynı hacimde ancak farklı taban alanlarına, farklı yüksekliklere ve farklı şekillere sahip protezler vardır. Seçenek sayısının artması kişiye uyan protezin seçilebilmesi için imkanları arttırsa da uygun protezin seçilmesi klinik tecrübe gerektirmektedir.

 

Meme büyütme ameliyatı tek bir teknik kullanılarak yapılan bir ameliyat değildir. Her hastanın ihtiyacına ve isteğine göre ameliyat şekillendirileceği için fiyatlandırma da yapılacak ameliyata göre belirlenmelidir.

Memeleri küçük olan veya orta büyüklükte memesi olan kadınlar ile gebelik sonrasında memelerinde hacim kaybına bağlı minimal sarkma olan hastalar meme (göğüs) protezi uygulanması için ideal hastalardır. Meme (göğüs) büyüklüğü ve/veya sarkma miktarı arttıkça oluşan şekil bozukluğunu gidermek için protez uygulanması tek başına yeterli olmayıp mutlaka meme dikleştirme ameliyatı ile birlikte yapılması gerekmektedir.

Estetik amaçla meme büyütme ameliyatları genel olarak meme gelişiminin tamamlanmasını takiben yapılabilir. Bayanlarda meme gelişimi 18 yaş civarında tamamlandığı için özel durumlar dışında protez ameliyatları için bu yaşın beklenmesi uygun olacaktır. Meme ameliyatı olan hastaların tamamı değerlendirildiğinde ise meme büyütme ameliyatları genç ve orta yaş grubundaki hastaların daha çok tercih ettikleri ameliyatlardır.

Meme ameliyatları için kullanılan silikon protezler ilk üretildikleri 1963 yılından itibaren yaşanılan sorunların giderilmesi ve dayanıklılıklarının arttırılması için geliştirilmiş, günümüzde beşinci kuşak olarak adlandırılan silikon protezler kullanılmaktadır. Önceki modellerde sık karşılaşılan jel kaçağı, protezin patlaması, protezlerin deforme olması gibi sorunlara son kuşak protezlerde rastlanmamaktadır. Bu konuda üretici firmalar ömür boyu garanti vermektedirler. Beşinci kuşak protezlerin özellikleri koheziv, yani akışkanlığı az bir jel içermektedir. Bu protezler uygulandıkları yerde patlasalar dahi protez içerisindeki jel protez dışına çıkmayıp vücuda yayılmamaktadır. Çözülemeyen bir sorun olan kapsül kontraktürü oranları ise protez yüzeylerinin pürtüklü olması sayesinde en aza indirilmiş durumdadır.

 

Silikon dışında kullanılan protez; içi serum fizyolojik (tuzlu su) ile dolu olan protezlerdir. Silikon protezlere yönelik bilgi birikimi artıp, silikon protezlerin kanser ve takım otoimmün eklem hastalıklarına sebebiyet vermediklerine dair bilimsel veriler ortaya konulduktan sonra silikon protezlere  uygulanan yasakların kalkmış, bir dönem ortaya çıkan tuzlu su ile doldurulmuş protezler ise artık yavaş yavaş geçerliliğini kaybetmiştir.

1993 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration-FDA), silikon protezlerin kullanımını 10 yıllığına durdurdu. Bunun sebebi, meme kanseri üzerindeki etkisinin belirsiz olması, mamografik incelemeleri bozabileceği endişesi, bir takım eklem hastalıklarına yol açabileceği şüphesiydi. Bu 10 yıl boyunca yapılan çalışmalar, bu şüphelerin tümünün yersiz olduğunu kanıtlamıştır. 2003 yılından itibaren ABD’de tekrar serbest bırakılmıştır. Bu nedenle silikon protezlerin meme kanseri üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı söylenebilir. Tam tersine, meme protezi bulunan hastalarda meme kanseri görülme sıklığı, normal kadınlardakine göre %30 daha düşüktür. Bunun nedeni yüksek risk grubundaki kadınların protez ameliyatlarını fazla tercih etmemeleri olabilir. Ayrıca meme protezi olan kadınlarda oluşan meme patolojilerine daha erken tanı konulmaktadır. Bunun sebebi ise meme protezi isteyen kadınların kendi bedenleri ile daha ilgili olmaları ve meme kontrollerini daha düzenli yaptırmalarıdır.

Meme büyütme işlemlerinde protez dışında yağ enjeksiyonları son yıllarda gündeme gelen bir konudur, ancak protezdeki kadar net bir sonuç alınamamaktadır ve yeterli büyüklükler sağlanamamaktadır. Bu nedenle sıklıkla işlemin birkaç kere tekrarlanması gerekmektedir. Ayrıca meme protezi hastalarının genellikle zayıf olmaları ve vücutlarında yeterli miktarda yağ bulunmaması, bu yöntemin kullanımını kısıtlayan bir başka faktördür. Sonuçların kalıcılığının kesin olarak tahmin edilmemesi nedeni ile meme büyütmede standart yöntem meme protezleri uygulamasıdır. Kalıcılığı artırmak için kök hücreden zenginleştirilmiş yağ enjeksiyonları yapılabilir. Bu durumda %80’e varan kalıcılık sağlanabilmektedir. Ancak maliyetleri çok yükseltmektedir.

 

Bugün için tek başına yağ enjeksiyonu ile meme büyütme ameliyatı ancak seçilmiş hastalarda ve belirgin meme asimetrisi olanlarda uygulanabilir.

 

Yağ enjeksiyonları ile meme protezlerinin birlikte kullanılması ise son yıllarda giderek daha yaygın kullanılan bir yöntemdir. Özellikle meme dokusu az olup uygulanan protezin üzerinde yeterli yumuşak doku örtüsü olamayan veya protezin sınırlarının tam olarak kamufle edilemeyeceği hasta gurubunda estetik kazanımları çok arttıran bir yöntem olarak tercih edilmektedir.

 

Yağ enjeksiyonları ile ilgili bir başka sorun, oluşan kalsifikasyonların ileride çekilecek mamografileri etkileme riskidir. Ancak yağ enjeksiyonları doğru plana yapıldığında bu risk azalmaktadır.

Her ameliyat sonrası vücutta bir iz kalır. Ancak meme büyütme ameliyatları izin en az olduğu işlemler arasında sayılabilir. Protezi yerleştirmek için 4-5 cm’lik bir kesi yapılır. Protezler meme altından, meme başından ya da koltuk altından konulabilir. Çok nadir yapılan bir uygulama da göbek deliğinden protez yerleştirilmesidir. Göbek deliği ve koltuk altından sadece serum ile şişirilen protezler konulabildiği için artık çok tercih edilen uygulamalar değillerdir. Meme başı uygulamalarında iz daha az kalıyormuş gibi gözükse de, meme dokusunun kesilmesi ve kapsül kontraktürü oranlarının daha yüksek olması nedeni ile artık meme altı kesileri daha çok tercih edilmektedir. Ayrıca meme başı küçük hastalarda protezler meme başı kesilerinden yerleştirilemezler. Son dönemde tüm dünyada en sık meme altı kesileri tercih edilmekte ve en güvenli yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Bu iz, tam meme altı kıvrımında kalır. Uzun dönemde tüm izler belirsizleşir ve hastaları rahatsız etmez. Ancak cilt özellikleri nedeni ile yara izleri belirgin kalan hastalarda iz sorunları yaşanabilir.

Meme (göğüs) protezleri hem kas altına hem de kas üzerine yerleştirilebilir. Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları vardır. Zayıf ve cilt altı ince olan hastalarda uygulanan protezlerin kenarlarının belirgin kalmaması ve protezin daha iyi kamufle edilebilmesi için protezler kas altına yerleştirilmektedir. Cilt altı dokusu yeterince kalın olan  ve memenin büyütülmesi kadar memedeki sarkıklığın giderilmesi de amaçlanan hastalarda ise meme dokusunun ya da adale zarının (fasyanın) altına protez yerleştirilebilir. Her iki yöntemin de avantajlarını birleştirebilmek amacı ile protezin üst kısmı kas altında, alt kısmı meme altında kaldığı “dual-plan” olarak adlandırılan teknik ise modern meme cerrahisinde en çok tercih edilen tekniktir.

İnsan vücudunda derin dokularda özellikle gerginlik yaratan işlemler hastalar tarafında ağrı olarak algılanır. Bu sebeple meme (göğüs) büyütme ameliyatları sonrası hastalarda ağrı olabileceği bilgisi hastaya işlemden önce verilmelidir. Protez kas üzerine konulduğunda ağrı yok denecek kadar azdır. Kas altı uygulamaları daha ağrılıdır. Ancak ağrıya en aza indirmek için ameliyat sırasında uzun etkili ve güçlü uyuşturucular yapılır. Bunlar sayesinde hasta uyandığında şiddetli bir ağrı hissetmez. Ağrı ertesi gün daha belirgin olur. Ancak ağrı kesicilerle kontrol edilebilir ve dayanılmaz değildir. Ağrı 3 gün kadar sürebilir. Daha sonraki günlerde genelde rahatsız edici olan ağrıdan çok baskı hissidir ve bu konulan protezin büyüklüğüne ve hastanın cildinin gerginliğine bağlı olarak ilk 3 hafta hissedilebilir.

Meme (göğüs) büyütme ameliyatının bitiminden 3 saat sonra yemek yenip, ayağa kalkılabilir. Genellikle 24 saat içerisinde hasta, hastaneden taburcu edilir. Hastanın kesi yerinde küçük bir pansuman olur. İki gün sonra banyo yapabilir. Üç gün sonra kontrole gelir ve sonrasında işine dönüp normal günlük aktivitelerine başlayabilir, araba kullanabilir. İlk 3 hafta yürüyüş dışında spor yapmaması gerekmektedir. Yine ilk 3 hafta sporcu sütyenini gece gündüz takması gerekmektedir. Üçüncü haftadan sonra kol ve göğüs hareketleri dışında tüm spor aktivitelerini yapabilir. Altıncı haftadan sonra her türlü spor aktivitesi serbesttir.

 

Protezler ilk 3 hafta normalden daha yukarıda dururlar ve görüntüleri doğal olmaz. Üçüncü haftadan sonra yumuşamaya ve normal yerlerine inmeye başlarlar. Memeler tam şekillerini ancak 3. ayda alırlar. Sonraki kontroller özel bir durum olmadıkça 3. hafta, 3. ay, 6. ay ve birinci yılın sonunda yapılır. Meme (göğüs) büyütme ameliyatının üzerinden bir yıl geçtiğinde kontrol mamografisi/USG çekilebilir.

Erken dönemde kanama, enfeksiyon, yara iyileşmesi sorunları yaşanabilir. Ancak bunlar nadir gözlenen problemlerdir.

 

Meme (göğüs) protezlerinde uzun dönemde en sık karşılaşılan sorunlar kapsül kontraktürü, simetri bozuklukları ve estetik sorunlardır. Protez kaçakları ve patlamalar artık iyi marka protezlerde gözlenmemekte, dünyadaki en önemli protez üreticisi konumundaki iki firma (Allergan ve Mentor) bu konuda ömür boyu ürün garantisi vermektedirler.

 

Kapsül kontraktürü vücudun protezi yabancı bir cisim olarak algılayarak onu sert bir kapsülle çevrelemesi ve bir tarafa doğru itmesidir. Kapsül kontraktürü geliştiğinde, şiddetin bağlı olarak memede sertleşmeye, asimetriye ve görüntü bozukluğuna yol açar. Görülme sıklığı %1 ile %5 arasında değişmektedir. Oluşursa hastanın tekrar ameliyat edilerek kapsülün çıkarılması, protezin değiştirilmesi gerekir. Tekrarlarsa bir kez daha ameliyat yapılabilir, ancak üçüncü kez tekrarladığında protez işlemi iptal edilir. İnatçı kapsüller çok sık karşılaşılan bir durum değildir. Yeni kuşak protezlerde kapsül oranları düşüktür. Ayrıca meme altı kesilerinden girilmesi, kas altı uygulamaları ve pürtüklü yüzeyli protezlerde kapsül daha az gelişmektedir. Ameliyatta özenli bir teknik kullanılması ve abartılı büyüklükte protezlerin uygulanmaması da kapsül riskini azaltmaktadır.

 

Protez sonrası karşılaşılabilen diğer sorunlar arasında asimetriler, protezlerin dışarıdan görünüyor olması, protez üzerinde dalgalanmaların görülmesi, hastanın protezlerin büyüklüğünden memnun olmaması, memelerin doğal gözükmemesi sayılabilir. Protez seçiminde hastanın doğru yönlendirilerek aşırı büyük protezlerden kaçınılması, beşinci kuşak stabil protezlerin kullanılması, zayıf hastalarda protezlerin kas altına yerleştirilmesi veya yağ greftlemesi yapılarak protezlerin daha iyi kamufle edilmesi ve özenli bir cerrahi ile bu sorunların tümü azaltılabilir.

 

Oluşabilecek başka bir sorun ise meme başlarında bazen geçici his kayıpları ya da aşırı hassasiyet durumudur. Bu yakınmalar genellikle birkaç ay içerisinde tamamen düzelir. Kalıcı his kayıpları çok nadirdir. His kayıplarının en önemli nedeni aşırı büyük protezlerin kullanılmasıdır. Ayrıca kapsül kontraktürü gelişen hastalarda his kaybı ve ağrı olabilir.

Hamilelik süresince ve emzirme sırasında anne ya da bebek protezden etkilenmemektedir. Ancak hamilelik sonrasında memede sarkma olabilir. Bu durumda süt verme işleminin bitiminden sonra meme toparlama işlemi yapılabilir. Yapılan araştırmalar, meme (göğüs) büyütme operasyonlarının emzirme üzerine herhangi bir etkisi olmadığını göstermektedir. Silikon protez meme altına uygulanmış olsa dahi anne sütü ile bebeğe silikon geçmez.

Meme (göğüs) protezi sonrasında düzenli radyolojik takiplere devam edilebilir. Meme (göğüs) protezleri mamografiyi olumsuz etkilemez. Yeni çıkan dijital mamografi cihazları, bu konuda tecrübeli radyologların elinde, meme (göğüs) protezi olan hastalarda rahatlıkla kullanılabilmektedir. Ayrıca ultrasonografik inceleme ve MR tüm hastalara uygulanabilir. Uygulanan protez, meme altından konulduğunda ve meme dokusu kesilmediğinden herhangi bir iz de bırakmaz.

Eski protezler için değişme söz konusuydu ve 8-10 yıl içinde değişmeleri gerekirdi. Ancak son yıllarda kullanılan 5. kuşak protezler için bu durum geçerli değildir. Sorun çıkmadıkça protezler ömür boyu kullanılabilir. Protez üreten firmalardan bir kısmı, protezden kaynaklanan herhangi bir sorun yaşanırsa, değişim garantisi vermektedirler.