Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi
Mail: bilgi@ibrahimcanter.com
Logo

Adres

Bağdat Cd. No:144 D:5 Çınar Apt. 34724 Feneryolu, Kadıköy, İstanbul

Telefon Numaralarımız

+90 532 342 00 31

+90 216 599 09 88

bilgi@ibrahimcanter.com

bilgi@ibrahimcanter.com

bilgi@ibrahimcanter.com

Enjeksiyon Lipoliz

Vücuttaki fazla yağları uzaklaştırmada günümüzde en sık uygulanan yöntem liposuction’dır. Ancak yurt dışında bir süredir uygulanan ve artık bilimsel yayınlarda binlerle ifade edilen vakaların sonuçlarının da paylaşıldığı yeni bir yöntem var: “Enjeksiyon Lipoliz”. Bu yöntem ‘yağ heykeltıraşlığı’ olarak da adlandırılıyor. Bu yöntem liposuction ile aynı olup, amacı vücutta şekil bozukluğu yaratan yağları uzaklaştırmaktır. Liposuction’dan farkı ise, özel iğneler ile enjekte edilen bir ilaç yardımıyla yapılmasıdır.

 

Enjeksiyon lipoliz liposuction’ın alternatifi gibi anlaşılmamalıdır. Aslında bu iki yöntem çoğu zaman bir birlerini tamamlayıcı yöntem olarak kullanılabilir. Liposuction yaptırmadan önce daha az invazif bir işlemi denemek isteyen hastalarda enjeksiyon lipoliz yapılabileceği gibi liposuction sonrası oluşabilecek küçük asimetrilerin yada şekil bozukluklarının enjeksiyon lipoliz ile düzeltilebilir.

 

Enjeksiyon lipolizin en başarılı olduğu yerler deri sarkması olan kollar ve liposuction’ın çok kolay yapılamadığı gıdı bölgesidir.

Bu alanlarda eritilmesi gerek yağ miktarı sınırlı olduğu için ve işlem sonrası derinin kontrakte olup kendisini toplaması gerektiği için bazı hastalarda enjeksiyon lipoliz en uygun tercih olabilir.

 

Vücutta deri katmanlarının altında cilt altı yağ tabakası vardır. Kilo sorunu olan insanlarda en çok yağ birikimi cilt altında oluşur. Bu bir zayıflatma tekniği değil, vücuda şekil kazandırmak için yapılan bir işlemdir.

Derinin altındaki yağın içine ilaçlar enjekte ediliyor. Yağın kontrollü bir şekilde uzaklaştırılması sağlanıyor. Avrupa’da ve Amerika’da bir süredir bu yöntem kullanılmaktadır. Objektif hakemlerin değerlendirdiği uluslararası saygın plastik cerrahi dergilerinde sayıları binli rakamlara ulaşan serilerin sonuçlarının sunulması ile tekniğin güvenilirliği artık daha net ortaya konulmuştur.

1-1,5 cm aralıklı özel bir şablonun cilt üzerine konulup, enjeksiyon yapılacak noktalar cilt üzerine işaretlenir. Daha sonra işaretlenen noktalara, hastanın ihtiyacına göre farklı hacimlerde derinin altındaki yağ tabakasını eritecek ilaç enjekte edilir. Baş, boyun, kol, karın ön duvarı, bel, bacak, diz yanları gibi liposuction yapılan tüm vücut bölgelerine bu yöntemde uygulanabilir.

Zaman zaman tekniklerden sadece bir tanesi tercih edilse de, pratik uygulamada birbirlerinin alternatifi olmaktan çok birbirlerini tamamlayıcı teknikler olarak kullanılmaktadırlar. Liposuction sonrasında hastayı rahatsız eden ufak tefek deformiteler kaldıysa, bu deformiteler bir iki seanslık enjeksiyon lipoliz uygulaması ile yok edilebilir. Cilt sarkması olduğu için normalde liposuction uygulanamayacak hastalarda birkaç seans enjeksiyon lipoliz uygulaması ile cilt gerginleştirilip, sonrasında liposuction uygulanabilir.

 

Plastik cerrahi camiasında son 10 yılda dolgu maddesi uygulanması gibi ofiste yapılan işlemlerin, ameliyathanede yapılan cerrahi yöntemlere göre daha hızlı artış gösterdiği ortaya konulmuştur. Liposuction yaptırmak istemeyen hastalarda enjeksiyon lipoliz ile 5-6 seanslık tedavinin sonunda bir seans liposuction‘da elde edilen sonucun aynısı elde edilebiliyor. Bu sayede daha yavaş bir düzelme sağlansa da hastalara cerrahi dışında bir seçenek de sunulabilmektedir.

Bu işlemi yaptırmak isteyen kişi; hastaneye yatmasına, anestezi almasına gerek kalmadan 3-6 ay aralıklarla enjeksiyon lipoliz yaptırabilir. İşlem sonrası birkaç saat gözlem altında tutulduktan sonra günlük hayatına dönebilir. Yöntemin en önemli avantajları arasında tekrarlanabilir olması, yan etkisinin düşük olması, pahalı olmaması sıralanabilir.

 

Sağlık Bakanlığı’nın izin ve onayını almış, ithal edilen ilaçlar kullanılmaktadır. Firma ilacı steril koşullarda hekime ya da kuruma sağlamaktadır. Sağlık bakanlığı tarafında onaylanan ilacın kullanılması çok önemli bir noktadır. Artık hekimler bu yöntemde uygulanan ilacı kendileri farklı ilaçları karıştırarak elde etmiyorlar. Ayrıca hastalar kendilerine uygulanan ilacın tam içeriğini bilebilmektedirler.

 

Aynı bölgeye uygulanacak iki tedavi arasında 4-8 haftalık bir bekleme süresi olmasında fayda vardır. Bunun sebebi enjeksiyon sonrası vücutta şekillenmenin yara iyileşmesi süresince devam etmesidir. İlaç enjeksiyonunu takiben yağ dokusu parçalanmakta ve bölgesel bir doku hasarı oluşmaktadır. Enjeksiyon yapılan her alanda oluşan bu minik doku hasarları vücut tarafından onarıldığında; deride gözlenen net etki ise derinin daha sıkı ve daha gergin bir hal almasıdır. Bir başka deyişle bu bekleme süresince iyi yönde şekillenme devam etmektedir. Uygulanacak tedaviler arasındaki bekleme sürelerine özen gösterilerek gereksiz ek girişimlerden kaçınılabilir veya istenmeyen aşırı tedavilerin önüne geçilebilir.

 

Hastaların pek çoğunda uygulanan 3 seans tedaviden sonra istenilen hedefe ulaşılırken, bazılarında bu sayı 6 seanslık tedaviye kadar ulaşabilir. Bu farkı belirleyen en önemli etken, tedaviye başlanırken hastadaki mevcut deformite miktarıdır. Deformite fazlaysa; daha yavaş, uzun süren bir düzelme süreci olmakta ve daha fazla sayıda seansa ihtiyaç doğmaktadır. Bu sebeple kimi zaman tedavi süresi 1-1,5 yılı da bulabilmektedir.

 

Bir seansta uygulanabilecek maksimum doz bellidir. Hastanın farklı bölgelerine uygulama yapılması gerekir ise; o zaman her bölgeye farklı günlerde uygulama yapılmalıdır. Bölgeler arasında birkaç gün ara verilerek uygulanan ilacın vücuttan uzaklaşmasına süre tanınmalıdır.

Her ilacın alerjik reaksiyon riski vardır. Bu yöntem gebelere, anne sütü verenlere, 18 yaşından küçük olanlara, kronik hastalığı olanlara önerilmemektedir. Kronik hastalıkların yarattığı genel problemlerin dışında yağ metabolizmasını etkileyecek bir müdahale yapıldığından, bu işlem kronik hastalıkları artırabilir. Ayrıca ilaç karaciğerde metabolize edilip böbreklerden atıldığından karaciğer ve böbrek yetmezliği olanlarda bu yöntem önerilmemektedir.

 

Kumadin, heparin gibi kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bu işlemi gerçekleştirmek güvenli değildir. Cilt altı kanamalara ve morlukların oluşmasına neden olabilir. Diyabeti ve periferik dolaşım bozukluğu olan kişilere de önerilmemektedir. Bazı otoimmün hastalığı olan hastalarda (bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine saldırdığı hastalıklarda) önerilmemektedir. Kemoterapi alan, son 6 ayda steroid kullananlarda tercih edilmemektedir. Ayrıca kilo vermek için bu yöntemi isteyenlere uygulanmamaktadır; bu yöntem zayıflatma için uygulanan bir teknik değildir.

Uygulama anında enjeksiyon için yapılan iğnelerin ağrısı oluyor, ancak kullanılan iğneler çok kısa ve ince oldukları için bunu tüm hastalar çok rahat tolere edilebiliyor.

 

Son yıllarda popülarize olan yeni nesil lipoliz ilaçlarında pek gözlemlenmese de bazı lipoliz ilaçları ile ilk uygulamadan sonra uygulanan bölgeleri arı sokmuş gibi kaşıntı, kızarıklık, hafif şişlik oluşabiliyor. Karın ve bacaklarda bu durum daha iyi tolere edilebilse de yüze veya çeneye uygulama yapılıyorsa hastaların daha dikkatli takip edilmesi gerekmektedir. Kızarıklık, işlemi takip eden gün içinde kaybolmakta, şişliğin inmesi ise birkaç günü bulabilmektedir. Hasta iki hafta içinde gözle görülen düzelmeyi fark etmekte, uygulamanın nihai etkisi ise 4-8 hafta içinde gelişmektedir. Lokal kan akımını artırmak faydalıdır. Bu sebeple aktif egzersiz ve masaj uygulanması yöntemin başarısını artırır. Ancak liposuctionda olduğu gibi korse giymesine gerek yoktur.